35 haftalık hamileyken

O gece, sırf oyalanmak için bebek kıyafetlerini onuncu kez yeniden katlıyordum. O sırada telefonum titredi; arayan Murat’tı. "Canım panik yapma ama akşam bizimkiler geliyor. Önemli bir derbi maçı var, dışarıda gürültülü bir yere gitmek istemedim, burada izleyeceğiz," dedi sesi gereğinden fazla neşeli gelerek.

Saat gece dokuz olmuştu. "Murat, biliyorsun erken yatmam lazım. Ya bir şey olursa? Hastaneye gitmem gerekebilir," dedim. Yine o geçiştirici kahkahasıyla, "Rahat ol, salonda oturacağız, ruhun bile duymaz. Bebek doğunca ne zaman fırsatım olacak ki?" dedi. İçgüdülerim "hayır" diyordu ama tartışacak mecalim yoktu. Kabul ettim ve odama çekildim. Battaniyeyi üzerime çekip bebeğin tekmelerini hissederken uyuyakalmışım.

Sonra omzumda bir el hissettim. "Uyan... Hadi uyan." Murat’tı. Sesi buz gibiydi. Koridorun ışığı odaya vuruyor, yüzündeki o gergin ifadeyi ortaya çıkarıyordu. "Ne oldu? Bir şey mi var?" diye fırladım yerimden. Murat odanın içinde volta atıyor, parmaklarını huzursuzca çıtlatıyordu.

"Az önce arkadaşların söyledikleri bir şey beni düşündürdü," dedi. Hâlâ yarı uykulu bir halde, "Neyi?" diye sordum. Durdu ve gözlerimin içine bakarak: "Bebek hakkında... Onun gerçekten benden olduğundan emin olmak istiyorum."

O an dünya başıma yıkıldı. "Sen ne dediğinin farkında mısın?" diye bağırdım. Sesi daha da yükseldi: "Bak, geçen yıl çok stresliydin ve ben de iş seyahatleri yüzünden çok uzaktaydım. Sadece içimin rahat etmesini istiyorum. Doğumdan önce DNA testi yaptıracağız."

Gözlerimden yaşlar süzülürken ona inanamayarak baktım. "35 haftadır bu bebeğin her ultrasonda elini tuttun Murat. Odasını beraber kurduk! Beni aldatmakla mı suçluyorsun?" dedim. Kollarını kavuşturup "Saklayacak bir şeyin yoksa neden bu kadar tepki veriyorsun?" dedi. Sözleri yüreğime bıçak gibi saplandı. O, ayağımı ovan, bana aşeren yemekleri bulup getiren adam gitmiş, yerine bir yabancı gelmişti.
Reklamlar