BEŞ DAKIKALIĞINA BIR EŞE IHTIYACIM VAR,” DEDI MILYONER, AMA ALDIĞI CEVAP HER ŞEYI DEĞIŞTIRDI

O sadece biriyle gerçekten konuşmak, dinlenmek, anlaşılmak istiyordu. Beş dakika demesinin sebebi buydu; çünkü hayatında kimse ona daha uzun süre gerçekten eşlik etmemişti.

Kalabalığın içinde, sessizce onu izleyen yaşlı bir kadın vardı. Yüzünde yılların getirdiği çizgiler, gözlerinde ise derin bir bilgelik okunuyordu. Herkes konuşurken o sustu. Herkes gülerken o düşündü.

Sonunda adamın yanına yaklaştı ve yumuşak ama net bir sesle konuştu:
“Evlat,” dedi, “beş dakikalığına eş aranmaz.”

Adam irkildi. İlk kez biri sözlerini ciddiye almıştı.

Kadın devam etti:
“Sen eş istemiyorsun. Sen anlaşılmak istiyorsun. Ama bunu para vererek, süre biçerek, kontrol ederek elde edemezsin.”

Bu sözler adamın içini rahatsız etti. Çünkü doğruydu. Hayatı boyunca her şeyi planlamış, satın almış, yönetmişti. İnsan ilişkilerini bile bir sözleşme gibi görmeye alışmıştı. Ama karşısındaki kadın, onun alıştığı hiçbir dile benzemeyen bir dille konuşuyordu.

“Eş,” dedi kadın, “birinin boşluğunu doldurmak için değil, hayatını paylaşmak için olur. Beş dakika isteyen biri, aslında ömür boyu kaçıyordur.”

Bu cümle adamın zihnine kazındı.

O gün eve döndüğünde her zamankinden daha uzun süre aynaya baktı. Kendini ilk kez bu kadar yabancı hissetti. Sahip olduğu her şey oradaydı ama kendisi yoktu. Uzun zamandır duygularını bastırmış, eksiklerini parayla örtmüştü.

Ertesi gün alışkanlıklarını sorgulamaya başladı. İnsanlarla konuşurken gerçekten dinliyor muydu, yoksa sadece cevap vermek için mi bekliyordu? Karşısındakini anlamaya mı çalışıyordu, yoksa etkilemeye mi?

Zamanla şunu fark etti: Hayatındaki herkes ondan bir şey istiyordu, ama o kimseye bir şey vermiyordu. Para dışında.

Günler haftalara dönüştü. Adam artık daha az konuşuyor, daha çok gözlemliyordu. Kendisiyle yüzleşmek kolay değildi. Yalnızlığının sebebinin başkaları değil, kendisi olduğunu kabul etmek canını yakıyordu.

Bir gün, küçük bir kafede otururken yine o yaşlı kadınla karşılaştı. Kadın onu tanıdı ve gülümsedi. Adam ilk kez içten bir şekilde gülümsediğini fark etti.

“Beş dakika yetmedi galiba,” dedi kadın.

Adam başını eğdi.
“Yetmedi,” dedi. “Ama galiba neye ihtiyacım olduğunu anladım.”

Kadın ayağa kalkarken son bir cümle söyledi:
“Gerçek bağlar aceleye gelmez. Beş dakikada aranan şey, çoğu zaman bir ömür boyu bulunmaz.”

O günden sonra adamın hayatı bir anda değişmedi. Ama yönü değişti. Artık yalnızlıktan kaçmıyor, onu anlamaya çalışıyordu. İnsanları satın almıyor, onlarla bağ kurmayı öğreniyordu.

Ve belki de ilk kez, bir eşe değil; bir hayata hazır hale geliyordu.
Reklamlar