Bu içerik, gerçek hayatta yaşanan olaylardan ve anlatılardan ilham alınarak hazırlanmıştır.
Genç adam sabahın erken saatlerinde serbest bırakıldı.
Elinde eşyalarıyla dolu ufak bir çanta, önünde sessiz sokaklar vardı.
Gideceği tek bir yer vardı: vefat eden nişanlısının mezarı.
Beş seneye yakın bir vakitdir hapisteydi.
Tutuklandığında cenaze oldukça yapılmıştı.
Mezarın konumunu hiç görmemiş, sadece buruşuk bir kâğıda yazılmış birkaç bilgi alabilmişti.
Taksi mezarlığın önünde durduğunda, arabadan inmedi.
Bir vakit kapıya baktı.
Sanki içeri girerse, her şey gerçek olacakmış gibiydi.
Sonunda ismim attı.
Mezarlık ebedi gibi görünen taş sıralarıyla doluydu.
Yarım saatten çok dolaştı.
Aradığı ismi bulamıyordu.
Cebinden kâğıdı yine çıkardı.
Bölüm, sıra, numara…
Ama yazılar aceleyle karalanmış gibiydi.
Tam umudunu kaybetmek üzereyken, ihtiyar bir mezarlık görevlisini fark etti.
“Affedersiniz,” dedi, sesi titreyerek.
“Bir mezar arıyorum.”
Görevli kâğıda baktı, uzun uzun araştırdı ve kafasını salladı.
“Evet… hatırlıyorum,” dedi.
“Gelin.”
Ama onu, kâğıtta yazan yerden diğer bir bölüme götürdü.