Bu yüzden beş torunuma da 2 milyon TL’lik miras sözü verdim tek bir gizli şartla.

Eskiden kalabalık sofraların kurulduğu pazar günleri, artık televizyonla ve anılarımla baş başa kaldığım sessiz günlerdi.

Arardım.

Mesaj atardım.

“Bir kahve içmeye gelir misiniz?” derdim.

Cevap hep aynıydı:

“Üzgünüm babaanne, çok yoğunum.”

Hep yoğundular.

Onlar için geceyi uykusuz geçiren kadın için bile…

Tamamen kırgın değildim.

Ama ben de insanım.

Ve insanların bir sınırı vardır.

İşte bu yüzden onlara bir ders vermeye karar verdim.

Bağırarak değil.

Azarlayarak değil.

Kendi açgözlülükleriyle.

Bir pazar öğleden sonra mutfak masamda, bir fincan çay ve bir defterle oturdum.

Ev o kadar sessizdi ki saatin tik taklarını duyabiliyordum.

Planımı dikkatlice yazdım.

Her torunuma 2 milyon TL’lik miras sözü verecektim.

Ama sadece tek bir şartla.

İlk olarak torunum Suna ile başladım.

Otuz yaşında, bekar bir anneydi.

Üç işte çalışıyor, neredeyse hiç uyumuyordu.

Ama Suna’nın bir farkı vardı.

O gerçekten umursuyordu.

Ne kadar yorgun olursa olsun bana iyi geceler mesajı atardı.

Çocuklarını arada da olsa yanıma getirirdi.

Diğerlerinden daha sık.

Bir cumartesi sabahı erkenden kapısını çaldım.

Kapıyı açtığında yüzünden yorgunluk akıyordu.

“Babaanne? Bu saatte neden buradasın?” dedi.

“Canım,” dedim gülümseyerek, “vasiyetle ilgili biraz konuşmak istiyorum. Kısa bir sohbet.”

“Gerçekten çok yoğunum…” demeye başladı.

“Söz veriyorum,” dedim fısıldayarak, “buna değecek.”

Gözleri parladı.
Reklamlar